Kültürel Hegemonya: Tanımı, İnşası ve Toplumsal Yansımaları

Kültürel Hegemonya: Tanımı, İnşası ve Toplumsal Yansımaları

İşte kaynaklarda yer alan “Kültürel Hegemonya” kavramının temel özellikleri:

  • Gramsci’ye Göre Rızanın İnşası ve Hegemonya: Gramsci’ye göre kültürel hegemonya, rıza manipülasyonu yoluyla inşa edilen bir hakimiyet biçimidir. Eğitim sistemi ve devletin resmi ideolojisi, hegemonya inşasında temel araçlardır. Eğitim, bireyleri manipüle ederek, resmi ideolojiyi benimseterek ve söylemsel üstünlüğü yeniden üreterek kültürel hegemonyaya katkıda bulunur.
  • Eğitimin Rolü ve Eleştirisi: Eğitim, bireyleri ve alt sınıfları manipüle etme, resmi ideolojiyi güçlendirme ve bireyleri kültürel köklerinden ve kimliklerinden yabancılaştırma aracı olarak görülür. Kaynaklar, Türkiye’deki eğitim sistemini (özellikle AK Parti’nin 20 yıllık iktidarı ve Kemalizm) bu açıdan eleştirmektedir; ideolojik dayatmalara ve reform süreçlerinin eksikliğine dikkat çekilir.
  • Hegemonyanın Yeniden Üretimi ve Sürdürülmesi: Kültürel hegemonya, entelektüel, sanatsal ve popüler üretim yoluyla sürdürülür. Bu süreçte entelektüellerin üretici olarak bağımsız olması gerektiği vurgulanır; aksi takdirde hegemonya aracı haline gelirler.
  • Popüler Kültürün Rolü: Sinema, tiyatro, müzik gibi tüm sanat dalları ve medya, hegemonik ideolojik söylemlerin kanallarını oluşturmaktadır. Popüler kültür, hegemonik söylemlerin meşrulaştırılması ve gerçekleştirilmesi için işlev görür. Kültür endüstrisi, ekonomik hegemonyayı sürdürerek, tüketim odaklı bir talep üzerine gönüllü müşteriler yaratır. Hegemonyanın dışındaki gruplar ise itibarsızlaştırılır veya karikatürize edilir.
  • Bilgi ve Dil Üzerinden Hegemonya:
    • Bilgi Manipülasyonu: Haberler, söylentiler ve karikatürize etmelerle bilginin manipülasyonu, kimin iyi, kimin kötü, kimin itibarlı olduğunu belirler. Batı kültürel hegemonyası, kendi iddialarını evrenselleştirerek ve Batı-dışı toplumları manipüle ederek Batıcılığı bir bilim ve eğitim olarak sunar.
    • Dilin Rolü: Toplumsal gerçeklik, dil vasıtasıyla inşa edilir ve hegemonya, dil ve söylem üzerinden işler. “Batıcılık,” “ilericilik,” “rasyonalizm,” “aydınlanma” gibi kavramlar üzerinden Batı söyleminin üstünlüğü kurulur.
  • Metafizik ve Din Boyutu: Batı’da metafiziğin kültürel hegemonya inşasındaki rolü önemlidir. Türkiye’deki Müslümanların laikliğe ve resmi ideolojiye karşı hissettikleri vurgulanırken, dindar insanların siyasi süreçlerde dışlandığı ve kendilerini güvensiz hissettikleri belirtilir. Kemalizm’in İslam’a bakış açısı eleştirilir.
  • Kültürel Hegemonyanın Sınıfsal Boyutu:
    • “Metropol” ve “çevre” ilişkisi, sömürgeci bağlamda Batı merkezinin kültürel hakimiyetini gösterir.
    • Türkiye’de devlet, bürokrasi, ordu ve medya gibi kurumlar, Batı’dan gelen büyük sermayeyle iş birliği yaparak kültürel hegemonyayı destekler.
    • Eşitsiz sosyolojik rekabet ortamında kültürel mücadele yaşanır. Merkeze yakın olan “beyaz yakalı” burjuva kesimin Batı idealini benimsemesi ile “dindar” olarak adlandırılan kesim arasındaki gerilim, Türkiye’deki sosyal şizofreniyi ortaya koyar.
    • “Yanlış bilinç” kavramı üzerinden alt sınıfların kendi sınıfsal konumlarını doğru algılayamaması ve kültürel kodların benimsenmesi açıklanır.
  • Politik Alanla İlişkisi ve Direniş: Güncel siyasette kültürel hegemonya sıkça kullanılır; örneğin “hilal,” “yobaz,” “satın alınmış” gibi terimlerle kültürel ayrışmalar vurgulanır. Konservatif hükümetlere karşı Kemalist ve Atatürkçü söylemlerin kullanılması, bu kültürel motivasyonun bir göstergesidir. Sartre ve Fanon gibi düşünürlerin Batı sömürgeciliğine ve hegemonyasına eleştirileri de kaynaklarda yer alır.

Share this content:

Bir yanıt verin