Erken Cumhuriyet Döneminde Kültürel Dönüşüm ve Kolonyal Zihniyet: Bir Medeniyet Sendromunun Analizi
Özet: Bu makale, Türkiye’nin erken Cumhuriyet döneminde yaşadığı kültürel dönüşümleri, teknik ve kurumsal modernleşme hamlelerinden ayrı olarak ele almakta; bu süreci “kolonyal zihniyet” ve “kaydırılmış medeniyet sendromu” kavramları çerçevesinde değerlendirmektedir. Çalışmanın temel iddiası, Türkiye’nin askeri zaferle sağladığı siyasal bağımsızlığın, kültürel alanda tam anlamıyla gerçekleşmediği, aksine Batı’nın kültürel hegemonyasının gönüllü bir şekilde kabul edildiği yönündedir.
Giriş: Cumhuriyet’in ilanı (1923) ile birlikte Türkiye, sadece siyasi bir rejim değişimi yaşamakla kalmamış, aynı zamanda toplumsal hayatın hemen her alanını etkileyen köklü bir dönüşüm sürecine girmiştir. Teknik ve idari alandaki modernleşme çabaları çoğu zaman kültürel dönüşümlerle paralel gitmiş; ancak bu kültürel dönüşümde, Batı’nın değer ve normları önemli bir referans noktalarından biri olmuştur.
1. Kolonyal Zihniyet ve Kültürel Öz Yitim: “Kolonyal zihniyet”, bir toplumun kendi değerlerini, tarihini ve kimliğini ikincil görerek, yabancı (Batılı) değerleri üstün kabul etmesi durumudur. Erken Cumhuriyet döneminde Türkiye, savaş meydanlarında Batılı güçlere karşı bağımsızlığını ilan etmesine rağmen, kültürel alanda tam tersine bir yönelim göstermiştir.
İnkılapların getirdiği kıyafet reformları, harf devrimi, musiki politikaları ve tarih tezi çalışmaları (Hitit-Sümer kökeni arayışı gibi) bu zihniyetin görünür örnekleridir. Yöneliş, Batı’nın modernleşme kriterlerini benimseyerek, yerli ve milli olanı modernleşmenin karşıtı gibi algılamak üzerine kurgulanmıştır.
2. Devletin Belirleyici Rolü: Bu dönemde toplumu dönüştürecek bağımsız sivil yapılar, siyasal partiler veya çeşitli toplumsal sınıflar henüz yeterince gelişmediği için, dönüşüm özellikle devlet eliyle ve ütopyacı bir anlayışla yürütülmüştür. Devlet, sadece siyasi iktidarı yöneten bir aygıt değil, aynı zamanda toplumsal hayatın her alanında “medenileştirici” bir öğretmen rolü üstlenmiştir.
3. Kaydırılmış Medeniyet Algısı: Askeri zaferler ve siyasi bağımsızlık kutlanırken, bir ülkünün esas anlamda bağımsızlığını kültürel sahada göstermesi gerektiği gerçeği göz ardı edilmiştir. Batı’nın kıyafet tarzları, müzik gelenekleri, hatta tarih anlatıları benimsenmiş; yerli olan ise geri kalmışlık emaresi olarak görülmüştür.
Sonuç: Erken Cumhuriyet döneminde yaşanan kültürel devrimler, teknik ve askeri bağımsızlığın kazanılmasına rağmen, kültürel bağımsızlığın tam anlamıyla tesis edilemediğine işaret etmektedir. Bu süreç, “kolonyal zihniyet”in bir ürünü olarak değerlendirilebilir. Nihai bağımsızlık, sadece toprakta değil, zihinde ve ruhda da kazanılmalıdır.