Bakara süresi 112- Hayır, mesele ne öyledir, ne de böyle. Cennet ne yahudilere mahsus, ne de hıristiyanlara. Hakikat şu ki, her kim Allah için yüzünü lekeden sâlim tutar, nefsini şirkten ve şirk emarelerinden temizleyerek, ihlas ve samimiyetle Allah’a yönelir, bir tek Allah tanır ve bu halinde de özü muhsin olursa, yani Allah’ı görüyormuş gibi kendini Allah huzurunda bilirse, yaptığı her ibadeti temiz kalb ile ve her yönüyle güzel yaparsa işte onun Rabbi katında mükafatı vardır. ve bunlara hiçbir korku yoktur. Ve bunlar mahzun da olmayacaklar. İşte bunlara müslüman ve bu dine İslâm denilir. Cennet bunlarındır. Allah katındaki din de bu İslâm’dan ibarettir. Daha yukarıda, haklarında “Kim benim hidayetime tabi olursa onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.” (Bakara, 2/38). Yine bunun gibi, “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanır ve salih amel işlerse işte onların ecirleri Rablerinin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 2/62) buyurulan kimseler işte hep böyle olanlardır. Muhammed (s.a.v.)’in tebliğ ettiği dinin esası da budur. Bu bir hakikattir, boş bir kuruntudan ibaret değildir. Bunu Allah bildiriyor ve O vaad ediyor. Buna bütün vahiyler ve bütün akıllar şahitlik eder. Bu her şeyden önce bizatihi delildir. Ayrıca hiçbir şahsın, hiçbir zümrenin kuruntusu sayılabilecek bir kuruntu da değildir. Zira bu iman, bu ihlas, bu ihsan ile İslâm, gönüllerin bir isteği değil, o heva ve hevesleri silip temizlemekle yapılacak bir haslettir. Bunun içindir ki, İslâm Allah’a karşı yüz aklığı, alın temizliğidir. Bilindiği gibi yüz aklığı ve alın temizliği deyimi, sahibinin içinin ve dışının, niyet ve düşünceleriyle hareket ve davranışının temizliğinden bir kinayedir. Bu âyette de yüz (vech), zikr-i cüz iradei küll tarikıyle nefs ve zattan, yani kişiliğin bütününden mecazdır. “Nefsehû” denilmeyip, “vechehû” denilmesinin sebebi de İslâmiyetin sadece insanın içiyle ilgili bir şey olmadığına işaret ve tenbihtir. Zira secde uzvu olan yüzün, öteki bütün uzuvların en şereflisi ve bütün vücudun temsilcisi olan bir uzuv olduğu kesindir. Sadece yüzün görülmesi bir insanın bütünüyle teşhis edilmesine yeter. Onun tasviri, bütün bir bedenin tasviri hükmündedir.
İslâm: “Silm” ve “selamet” kökünden geldiği ve “if’âl” babından olduğu için, o babın muhtelif binalarına göre, teslimiyet, yani râm ve inkiyad, sâlim bulundurmak, selîm ve lekesiz tutmak, selamete girmek, selamete çıkarmak, karşılıklı güven ve barış sağlamak, ihlas ve samimiyet gibi çeşitli mânâlar ifade eder. Ve esasta iman ile birleşir. İslâm dini denilince bütün bu saydığımız mânâlar anlaşılır ve hepsi de muteberdir. Kendini Allah’a teslim etmek, iman ve ihlas ile O’na inkiyad etmek mânâsı ise bütün öteki anlamları da içine alır.
İhsan: Güzellemek, güzel yapmak, yani aslında ve Allah katında güzel olan bir işi layıkı veçhiyle, gereği gibi yapıp, o işin, o amelin, özündeki güzelliği, dış yüzündeki güzellik ile süsleyip ortaya koymak demektir. Zira birçok güzel şeyler vardır ki, yapılırken çirkinleştirilir. Peygamber Efendimiz meşhur iman hadisinde(meşhur adıyla Cibril hadisinde) ihsanı şöyle tefsir buyurup açıklamıştır: “İhsan, Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir, çünkü sen onu göremezsen, O seni görüyor.” Şu halde ihsan, İslâm’ın kemalindendir. Bunun için ilke olarak İslâm şöyle özetlenebilir: Her şeyden önce temizlik, ikinci olarak da güzelliktir. İslâm’ın “Lâ ilâhe illallah” kelime-i tevhidinden, eûzu besmelesinden, abdest ve namazından tutunuz da bütün emirlerinde ve yasaklarında hep bunun tatbikatını bulursunuz. Bu âyette de “Allah’a yüzü temiz, özü güzel olarak yönelmek” buyurulmuş ve bu iki ilke en güzel şekilde ve özet olarak ortaya konulmuştur.
Farklı açıklarsak
🔹 İslam’ın Temel Anlamları ve Konseptleri
✅ Teslimiyet ve İman:
İslam’ın özüdür. İslam, Allah’a teslim olmak anlamına gelir ve bu teslimiyet, iman ile sıkı bir şekilde birleşir. İman, bir kişinin kalbiyle kabul ettiği, diliyle ifade ettiği ve bedeniyle gösterdiği bir inanç sistemidir. İslam dini, bir kişinin imanla teslimiyetini, yani sadece dışsal bir teslimiyet değil, aynı zamanda içsel bir teslimiyeti de ifade eder.
- İman, insanın içindeki saf ve samimi inancı ifade ederken, İslam bu inancın dışa vurumu, yaşanması ve Allah’a tam bir teslimiyet anlamına gelir.
✅ Sâlim ve Selîm:
- Sâlim kelimesi sağlam, bozulmamış, saf anlamlarına gelir. Bir kimsenin sâlim olması, onun manevi anlamda sağlam olduğunu ve güvenli bir durumda bulunduğunu ifade eder.
- Selîm, lekesiz, saf ve bozulmamış bir durumu ifade eder. Burada, bir insanın kalbinin saf ve temiz olduğu, dış etkenlerden etkilenmediği vurgulanır.
✅ Barış ve Güven:
İslam, sadece kişinin Allah’a teslimiyetini ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal barışı ve güveni de ifade eder. Bir müslüman, kendisini ve başkalarını selamete kavuşturmakla yükümlüdür. Bu anlamda, İslam, insanları birbirine barış ve güven içinde yaşamaya davet eder.
🔹 İslam’ın Teolojik ve Felsefi Boyutu
İslam’ın bu kök anlamları, dini bir bağlamda çok daha derin bir anlam taşır. Teslimiyet, barış ve selâmet, yalnızca dışsal bir anlam taşımaktan ziyade, bir insanın içsel huzurunu ve manevi barışını da ifade eder.
✅ İman ve İhlas (Samimiyet):
- İslam dini, samimi bir teslimiyet ve ihlasla Allah’a yönelmeyi savunur. Burada ihlas (samimiyet), sadece dışsal ritüellerin yerine getirilmesi değil, içsel bir niyetin de saf olması anlamına gelir.
- Bu, bir insanın Allah’a olan inancının ve teslimiyetinin, yalnızca dışa yansıyan bir eylem değil, bütünsel bir yaşam tarzı olması gerektiği anlamına gelir.
✅ Felsefi Bağlamda:
İslam, bir yandan ahlaki ve toplumsal barışı savunurken, diğer yandan bireysel bir teslimiyet ve Allah ile derin bir ilişki kurma arzusunu da taşır. Bir insanın, kendi içindeki çatışmaları aşarak, barışa ulaşması, dış dünyada da huzurlu ve barışçıl bir yaşam sürmesi gerektiği vurgulanır.
🔹 Sonuç
İslam kelimesi, dilbilimsel olarak silm (barış) ve selâmet (güvenlik, huzur) köklerinden türetilmiş olup, Allah’a teslimiyet ve barışçıl bir yaşam anlamlarını taşır. İslam, hem bireysel hem de toplumsal barışı, ihlası (samimiyeti) ve selameti içeren bir yaşam biçimi olarak kabul edilir. Bu teslimiyetin temeli ise iman ve ihlas ile Allah’a yönelmekten geçer. Tüm bu anlamlar, İslam dini denildiğinde anlaşılması gereken derin manaların tamamını ifade eder.