Toplumsal yapıyı yalnızca ekonomik ilişkilerin belirlediği fikri doğrumudur?

Burdan Türkiye ‘ye diğer yazılarımda geleceğim .İlk önce neyi anlatmak istenildiği yavaş yavaş anlayacağız .

Gramsci, klasik Marksizm’in ekonomik determinizme (yani toplumsal yapıyı yalnızca ekonomik ilişkilerin belirlediği fikrine) fazla vurgu yaptığını düşünerek bu yaklaşımı genişletmiştir. Geleneksel Marksist anlayışta ekonomi altyapıdır, kültür, hukuk, siyaset gibi unsurlar ise üstyapı olarak görülür ve ekonominin bir yansıması olarak değerlendirilir. Ancak Gramsci, kültürün ve ideolojinin sadece edilgen bir üstyapı unsuru olmadığını, toplumsal ilişkileri şekillendiren aktif bir güç olduğunu savunur.

Bu doğrultuda geliştirdiği tarihsel blok kavramı, sadece ekonomik çıkar birliği olan bir sınıfın değil, aynı zamanda kültürel ve ideolojik olarak da dayanışma içinde olan toplumsal grupların oluşturduğu bir iktidar yapısını ifade eder. Yani, egemen sınıf yalnızca ekonomik gücüyle değil, aynı zamanda kültürel ve ideolojik hegemonyasıyla da toplumu yönlendirir.

Gramsci’nin Marksizme getirdiği en önemli eleştirilerden biri, devleti sadece burjuvazinin bir aparatı olarak görmenin eksik olduğu düşüncesidir. Klasik Marksizm’de devlet, baskı aygıtlarıyla burjuvazinin çıkarlarını koruyan bir mekanizma olarak tanımlanır. Ancak Gramsci, devleti yalnızca bir baskı aygıtı değil, aynı zamanda ideolojik bir hegemonya alanı olarak değerlendirir. Yani, devlet yalnızca zor kullanmaz, aynı zamanda toplumu kültürel olarak da şekillendirir ve yönetir.

Bu bakış açısıyla kültürel iktidar ilişkileri, sabit ve tek yönlü değil, ilişkisel ve dinamik bir süreçtir. Farklı gruplar arasında sürekli bir mücadele vardır ve hegemonya hiçbir zaman kalıcı değildir; toplumdaki çelişkiler ve karşı hegemonik hareketler (muhalefet) nedeniyle sürekli değişim içindedir.

Share this content:

Bir yanıt verin