Zat Ve Sıfat

Sıfat üzerine devam edelim.. .Bu arada bazı zatların fikirlerini alalım… Öğrenmeye çalış… Tahkik ehli bir zata göre: Sıfat tam manası ile kavranamaz… Çünkü sonu yoktur… Ama zat, böyle değildir; kavranabilir… – Şu Allah’ın zatıdır… Denir ve idrak edilip kavranır; ama kemal iktizaları icabı, sıfat idrak edilemez.. .Kavranamaz… Mesela: Bir kimseyi, umumi bir durumu ile tanımak; ama onun ne gibi vasıflara sahib olduğunu ve neler yapacağını tam kestirememek gibi… Zira, kemal: Allah’ın zatı itibarı ile açıktır: – Şöyledir… Diye kestirilir… Ama, sıfatları cihetine gidince, kestirilemez… Burada bir misal vermek yerinde olacak… Şöyle ki: Bir kul, bu kevnî mertebeden yükselir yani bu alemden yükselir ; kudsî mertebeye geçip, ondan kendisine gelen bir keşif olursa, bilir ki:Resulullah S.A. efendimizin şu hadis-i şerifi bu manayadır: – «Bir kimse ki, nefsini bildi; gerçekten Rabını bilen o oldu…» Bundan sonra ,o kula kalan: Zat için gerekli sıfatları bilmektir… Bu, bilinmesi gereken sıfatlar, o zat-ı İlâhiye tam manasıyla Hak olan ve özünü büründürdüğü vasıflardan ibarettir… Böyle bir bilgiye ise, o kul için idrâk yolu yoktur… Bîr misal olmak üzere ilim sıfatını ele alalım… Diyelim ki: – O kul, ilim sıfatını aldı… Peki bütün dalları ile bu ilim sıfatını nasıl kavrasın… Elbette kavrayamaz… Ancak, kalbine o ilim sıfatından inen miktarı bilir… Meselâ: Bu varlıkta ne kadar insan vardır? Bunu bildikten sonra, o insanların isimlerini tek tek bilmek kalır… O isimleri bildiğini kabul edelim… Bu sefer onların şekillerini bilmek kalır… Hadi, şekillerini de bildi diyelim… Bu sefer kendilerini tek tek tanıması, bir bir görmesi ve hallerini anlaması, bilmesi gerekir… Hatta daha başka şeyleri de bilmesi icab eder… İşte, kalan sıfatlar da böyledir… Onların da durumu tek tek aynı şekildedir… İşbu durum gösteriyor ki, sıfatların hiçbirini detayları ile idrâk etmek mümkün değildir… Ancak, toplu yoldan bilinir ki; o da zat cihetinden gelir; zatını idrâk edişi icabı bilinir… Ve bundan da eksik bir şey kalmaz… Şimdi bir neticeye varalım… Şöyle ki: İdrâk edilen ancak zat olduğuna göre… Sonsuzluğu dolayısıyla bu zatın sıfatlarının da idrâk edilmeyen sınıfa girdiklerine göre

1. Zat ve Sıfat Kavramları

  • Allah’ın Zatı: Allah’ın zatı, varlığı ve mutlak hakikati ifade eder. Allah’ın Zatı, sonsuz ve mutlak bir gerçekliktir. Bu zat, genel olarak “şu Allah’ın zatıdır” diyerek ifade edilebilir ve bir toplu bilgiyle tanınabilir. Ancak bu tanıma, hakikatin tam bir kavranışı değil, sınırlı bir idrak düzeyidir. Yani, Allah’ın zatı “şöyledir” denilip tanımlanabilir, fakat bu tanımlama zatın derinliğini ve sonsuzluğunu tamamen kuşatamaz.
  • Allah’ın Sıfatları: Allah’ın sıfatları, O’nun zatından gelen ve O’nun fiillerinde, tecellilerinde görünen ilahi özelliklerdir. Bu sıfatlar, Allah’ın ilmi, kudreti, hayatı gibi Zat’a bağlı ve O’nun kemalini gösteren niteliklerdir. Ancak, bu sıfatlar sonsuz bir genişliğe sahiptir. İnsan aklı ve idraki bu sıfatların her birini detaylarıyla ve bütünüyle kuşatamaz.
  • 2. Sıfatların Kavranamazlığı
    Tahkik ehli bir zata göre sıfatların tam manasıyla kavranamamasının nedeni, kemal sıfatlarının sonsuzluğu ve insan aklının sınırlılığıdır.
    Zat Kavranabilir mi? Allah’ın zatı, genel anlamda bilinebilir ve idrak edilebilir. “Şu Allah’ın Zatı’dır” denir, ama bu bilme, Allah’ın zatının tüm hakikatini kuşatmak anlamına gelmez. Daha çok, zatın temel bir farkındalığıdır.
    Sıfatların Kavranamazlığı: Allah’ın sıfatları, her bir özelliği ve tecellisi itibarıyla sonsuzdur. Örneğin:
    İlim sıfatı sonsuzdur: İnsan, ilim sıfatını kavradığında bunun yalnızca bir kısmını idrak edebilir. Kalbine ilim sıfatından bir nur inebilir, ama bu nur, ilim sıfatının sonsuz detaylarını kuşatamaz.
    Örnekte verilen insanları ve onların isimlerini bilmek gibi, her bir sıfatın tecellisi sınırsız bir açılım içerir.



    3. Misallerle Anlatım
    İlim Sıfatı Misali: İlim sıfatını ele alalım. Allah’ın ilim sıfatı, tüm varlık âlemini, geçmişi, geleceği ve sonsuz ihtimalleri kuşatır. Bir kul, bu ilim sıfatından nasibini alabilir, ama aldığı bu nasip sıfatın bütünü değil, yalnızca onun kalbine indirilen bir cüzdür. Örneğin:
  • Bir insan tüm insanlığı bilse bile, o insanların isimlerini, şekillerini, hallerini ve tarihlerini ayrı ayrı bilmesi gerekir. Bu ise sınırsız bir bilgi kapsamı demektir.
    Allah’ın ilim sıfatı, tüm bu detayları kapsadığı için insan aklı, bu sıfatın derinliklerini tam anlamıyla idrak edemez.
    Zat ve Sıfat Farkı: Allah’ın zatı toplu bir şekilde bilinebilirken, sıfatların sonsuz detayları bireysel olarak bilinemeyecek kadar geniştir. Sıfatlar bu yönüyle idrak edilemez olan sınıfa girer.


    4. Zat ve Sıfatların İlişkisi
    Zatın Sıfatlara Temel Olması: Allah’ın sıfatlarının kaynağı zatıdır. Yani, sıfatların bilgisi, zatın bilgisine dayalıdır. Kul, Allah’ın zatını tanıdığında, sıfatlarının varlığını ve kemalini de toplu bir şekilde fark eder. Ancak sıfatların detayı ve sonsuz genişliği birebir idrak edilemez.
    Hadis-i Şerifin Yorumu: “Nefsini bilen, Rabbini bilir” hadisi, insanın kendi varlığını, sınırlılığını ve hakikatini idrak ederek Allah’ın zatını tanımasına bir işaret eder. Bu tanıma, sıfatları da toplu bir şekilde idrak etmeye vesile olur5. Netice
  • 5. Netice
  • Allah’ın Zatı: Toplu bir şekilde idrak edilebilir. Ancak, bu idrak bile Allah’ın zatını tamamen kuşatma anlamına gelmez; yalnızca bir yönüyle bir tanıma söz konusudur.
  • Allah’ın Sıfatları: Sonsuzdur ve detayları ile asla tam manasıyla kavranamaz. İnsan, ancak kendisine nasip edilen kadarını bilebilir. Bu bilgi, sıfatların bir cüz’üne dair bir farkındalık getirir.
  • Sonuç: Zatın idraki mümkündür; sıfatların tam ve detaylı bir şekilde idraki ise insan için mümkün değildir. Ancak, sıfatların varlığı zatın bilgisi sayesinde toplu bir şekilde anlaşılabilir.

6. Tasavvufi Perspektif

Tasavvufta genelde Allah’ın zatı ve sıfatları arasında bu tür bir ayrım yapılır. Sûfîler, Allah’ın zatını bilmenin ve hissetmenin kalbî bir tecrübe olduğunu, ancak sıfatlarının insan idrakini aşan bir derinlik taşıdığını söylerler. Allah’ın zatını hissetmek bir tür “manevî yakınlık” sağlar, ancak bu sıfatların mahiyetini tam anlamıyla kavramak mümkün değildir.

7. Örnek ile Açıklama

Bir ışık kaynağını düşünün:

  • Işığın kendisini görebilir ve varlığını kabul edebilirsiniz (bu, Allah’ın zatına benzetilebilir).
  • Ancak bu ışığın her bir dalga boyunun veya yayıldığı tüm alanların tam detayını anlamanız mümkün değildir (bu da sıfatlara benzetilebilir). Işık varlığıyla bilinir, ama detayları aklı aşar.

Bu tür metinler, insanın acziyetini, Allah’ın büyüklüğünü ve sonsuzluğunu anlamaya yönelik bir tefekkür çağrısıdır. Daha derin anlamlar ve sezgisel farkındalık, genelde pratik tasavvuf ve tefekkür ile geliştirilir.

Share this content:

Bir yanıt verin