Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz. Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Bu metin, inanç ve uygulamanın bütünlüğünü sorgulayan bir anlatımı içeriyor. Kısaca, bir kişinin dini bir kitabın (veya öğretinin) bazı kısımlarına inanıp diğer kısımlarını görmezden gelmesi veya uygulamaması eleştiriliyor. Burada “ikrar” ve “tasdik” kavramları, sözle kabul edilen bir inanç veya kuralın, hayata geçirilip geçirilmediğine odaklanıyor.
Şöyle özetleyebiliriz:
- Söz ve ikrar olarak sadece bir kısmına inanmak: Bu ifadedeki soru, kişinin kitaba ya da öğretiye olan inancını gerçekten tam olarak benimseyip benimsemediğini sorguluyor. Bir kısmını onaylayıp kabul etmek, fakat bir kısmını yok saymak eleştiriliyor. Böyle bir yaklaşım, samimiyetsiz olarak değerlendiriliyor; yani, kişinin hoşuna giden kısımları seçip zorlayıcı ya da hoşuna gitmeyen kısımları göz ardı etmesi “hevaya uymak” (nefsin arzularına göre hareket etmek) olarak görülüyor.
- Büyük bir vebal, helak ve hüsran: Bu ifadeyle, dini ya da ahlaki bir öğretinin bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmenin olumsuz sonuçlarına dikkat çekiliyor. Böyle bir seçicilik, kişinin ahirette veya manevi anlamda zarar görmesine, kayıplara uğramasına yol açabilir, şeklinde uyarı yapılıyor.
- Söz ve ikrar olarak tasdik edilen kısmı fiil ve davranış olarak inkâr etmek: Burada ise, bir kişinin diliyle inandığını söylediği şeyleri davranışlarıyla yalanlaması eleştiriliyor. Yani kişi, inandığını söylediği ilkeleri, kuralları ya da değerleri fiilen uygulamıyor. Bu da bir tür ikiyüzlülük veya tutarsızlık olarak görülüyor.
Özetle, metin inancın ve uygulamanın tam bir bütünlük içinde olması gerektiğini vurguluyor; hem sözle (ikrar) hem de fiili olarak (davranış) uyumlu bir şekilde yaşanması gerektiğine dair bir uyarı içeriyor.
Kitabın sizi nehyettiği şeylerden vazgeçmiyor musunuz? Kitabın
nehyettiği, onların haram ve yasakları mübah ve helal saymalarıdır.
“Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında rüsvaylıktır.” Dünya
hayatında ve kıyamet gününde utanç verici duruma düşmek, zelil
olmak, alçalmaktır. Yani dünyadan ayrıldığınızda, ki bu küçük
kıyamettir, en şiddetli azaba duçar olacaksınız. Bu elem verici azap,
onların, nefislerinde kök salmış karanlık, zulmet biçimleriyle
cezalandırılmaları, bu kötülük ve zulmetlerin ateşiyle yakılmaları veya
suretlerinin, biçimlerinin bütünüyle ters yüz edilmesinden, dolayısıyla
musibetin kat be kat arttırılmasından ibarettir. “Allah sizin yapmakta
olduklarınızdan asla gafil değildir.” Bütün yapıp ettiklerinizi kaydetmiş,
nefislerinize yerleştirmiş ve sizin aleyhinize olmak üzere yazmıştır.
Nitekim, yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: “O gün Allah onların
hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir.”
(Mücadele, 6) Bütün yapıp ettiklerini Allah kaydeder, ama onlar
unuturlar.
Ayrıca bu metinde , inançları gereği uymaları gereken dini veya ahlaki yasaklara uymayan kişilere yönelik bir uyarı içeriyor. Burada iki ana tema işleniyor: birincisi, dünyevi ve ahiret hayatında kişinin aldığı eylemlerden sorumlu tutulacağı gerçeği, ikincisi ise bu yasakları ihlal edenlerin ahirette karşılaşacakları ceza. Metinde kullanılan ifadelerin detaylı anlamı şu şekildedir:
1. Kitabın Nehyettiği (Yasakladığı) Şeylerden Vazgeçmeme
Metin, kişinin kutsal kitapta yer alan haram ve yasaklara uymayarak bunları helal (serbest) sayması durumunu ele alıyor. “Nehyettiği” ifadesi, bir öğreti veya dinin kesin bir şekilde yasakladığı şeyler anlamına gelir. Bu bağlamda, haram ve yasaklar kutsal kitap tarafından açıkça belirtilmiştir ve bu yasaklara uymamak, kitabın emirlerine karşı gelmek olarak değerlendirilir.
2. Dünya Hayatında Rüsvaylık Cezası
Metin, yasaklara uymayanların dünya hayatında “rüsvaylık” cezasıyla karşılaşacağını ifade eder. Rüsvaylık, bir kişinin toplum önünde küçük düşmesi, aşağılanması veya itibar kaybetmesi anlamına gelir. Bu durum, kişinin yanlış veya yasak olan şeyleri yaparak dünya hayatında insanlar arasında küçük düşeceğine işaret eder. Burada, “küçük kıyamet” ifadesi geçiyor; bu, bir kişinin ölüm anını ifade eden sembolik bir anlatımdır. Küçük kıyamet, her bireyin ölüm anında karşılaşacağı durum olarak görülür.
3. Ahiret Hayatında Şiddetli Azap
Metinde, ahiret gününde (kıyamet günü) yasağa uymayanların en şiddetli azaba maruz kalacağı vurgulanıyor. Bu azap, kişinin nefislerinde kök salmış kötülüklerle ve karanlık taraflarıyla yüzleşmeleri anlamına gelir. “Zulmet biçimleriyle cezalandırılmak” ifadesi, kişinin içindeki kötülüklerin gün yüzüne çıkarılması ve bu kötü niteliklerin ona azap olarak geri dönmesi anlamını taşır. Bu, kişide kök salmış kötü davranışların ateş gibi ona zarar vereceği bir durumu anlatır. Azap ve musibetin katlanması, kişinin içsel kötülüklerinin bir ceza olarak ona geri döneceğine işaret eder.
4. Allah’ın Gaflet İçinde Olmadığı (Her Şeyi Gözlemlediği)
“Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir” ifadesi, Allah’ın insanın bütün eylemlerini, iyilik ve kötülüklerini kayıt altına aldığını ve her şeyi bildiğini ifade eder. İnsanların, dünyevi hayatlarında yaptıkları her şey Allah’ın bilgisi dahilindedir. Bir ayette de belirtildiği gibi, kıyamet gününde insanlar yeniden diriltilecek ve geçmişte yaptıkları her şey kendilerine bildirilecektir. Bu, kişinin unuttuğu veya önemsemediği tüm eylemlerin bile Allah’ın huzurunda hatırlatılacağı anlamına gelir.
5. “O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir” (Mücadele, 6)
Bu ayet, ahiret gününde tüm insanların yaptıklarıyla yüzleşeceklerini ifade ediyor. Ayetin anlamı, insanın dünya hayatında yaptıklarını unutabileceği ama Allah’ın bu eylemleri unutmadan kayıt altında tuttuğu şeklinde yorumlanabilir. Bu yüzden, ahirette herkes kendi yaptıklarının sonuçlarıyla karşılaşacak ve bu da bir çeşit hesap verme durumu olacaktır.
Özetle:
Bu metin, dini emir ve yasaklara karşı gelenlerin hem bu dünyada hem de ahirette ceza göreceklerini vurguluyor. Dünya hayatında rüsvay olmak, ahiret gününde ise şiddetli bir azap görmek bu cezaların belirtileridir. Allah’ın insanların tüm eylemlerini bildiği ve kaydettiği de özellikle vurgulanarak, kişinin ahirette yaptıklarıyla yüzleşeceği ifade edilmiştir. Bu metin, inançlı kişilere yönelik bir uyarı niteliği taşır; hem sözle hem de fiilen doğru olanı yapmaya davet eder.