İslam Dini Cezalandırma dinimidir?

KURÂN VE RESÛLULLÂH KAYNAKLI İSLÂM DÎNİNE GÖRE: İslâmiyeti adeta bir “had”(cezâlandırma) dîni gibi gösterenler var… Acaba öyle mi ? Hz Resûlullâh as.ın 23 senelik vahiy/nübüvvet sürecinde kurallara uymayanlara uygulanan kaç tane örnek verilebilir… İlk 13 senelik Mekke döneminde hiç bir örnek zaten yok ! Az da olsa, hüküm âyetlerinin nazil olduğu 10 senelik Medîne döneminin birkaç senesi içinde çok nâdir olarak, dînin temeli olan asıl konularla ilgili değil, toplumsal yaşam şartlarıyla alâkalı bazı cezalandırma hükümleri vardı.. Esasen Mekke-Medîne toplumlarında ve hatta dünyadaki tüm toplumlarda bunların benzeri hukuk/örf uygulamaları da doğal olarak vardır. Zaten, Medîne döneminde inzâl olan Bakara Sûresi’nin 256. Âyetinde, “DÎN’DE ( fiy edatı din içindeki kurallarda anlamına işaret eder) ZORLAMA YOKTUR” denilmektedir ki, bu da, dînin temel amacı ile ilgili konularda asla zorlama (dolayısıyla da had/cezalandırma) yoktur, demektir!. Kur’ân’daki “had” (fiziksel cezâ) gerektiren bariz suçlara bir göz atalım şimdi: -ZİNA -ZİNA İFTİRASI -KISAS (adam öldürme cezası) -HIRSIZLIK -EŞKIYALIK Bunlardan ZİNÂ’yı ele alalım önce: Kur’ân’a göre zina’nın “had/ceza” gerektirecek isbatı nerdeyse imkansızdır! Zina fiiline şahid olduğunu söyleyen kişi iddiasını ispat için dört şahid getirmek zorundadır! Eğer, bunu iddia eden kişi, kendi dışında, BİLFİİL o işi gören dört şahid getiremezse, ona 80 “celde”(cilde vuruş) had cezası verilir… Hz Resûlullah as.ın uygulaması olarak, yehûdilerin kendi istekleri üzerine, zina eden iki kimse hariç (ki Tevrat’a göre zina’nın cezası, RECM’dir), zina haddi ile ilgili âyetler (celde) nazil olmadan ÖNCE müslümanlarda meşhur bir örnek vardır ki, bu da “celde” değil “recm” şeklindedir, zinasını israrla itiraf eden o kadına uygulanmıştır: Bu kadın gelerek “Ya Resulâllah beni temizle” der; Resulullah önce duymazdan gelir/ilgilenmez… Tekrar israr edince “Bakın bakalım bu kadının nesi var (aklı normal mi, niye böyle davranıyor)” diyerek yanındakilere söyler… Onlar da kadınla konuşurlar ve “normal” derler… Kadın hamile olduğu için “Git doğumunu yap sonra” der… Kadın doğum yapar ve gene gelir, bu defa “Git süt emzirme müddetini tamamla sonra” der… Kadın bunu da tamamlar gelir ve had kadına uygulanır (oysa normal had cezasında onunla zina yapan erkekle beraber “celde” ile cezalanırdı, ayetlere göre)… KISAS’a gelince… Maktulun velisi/varisi durumunda olan yakınlarının yetki ve tercihine göre KISAS ya da diyetli/diyetsiz AF şeklinde uygulanır, kısas ayetine göre: “Ey iman edenler, öldürme olaylarında kısas (eşitlik/suç-ceza arasındaki denklik esasına dayalı uygulama) yazıldı üzerinize! Hürriyeti olana hür olan, köleliği yaşayana köle olan, dişiliği yaşayana da dişi kısas olur. Katil, eğer öldürdüğünün kardeşi (veya vârisi) tarafından (kısastan, kısmen) affa uğrarsa, o takdirde örfe uyulmalı ve ihsan ile (diyeti) ödenmelidir (diyetsiz de af mümkündür; yetki ölenin varislerine aittir). Bu da Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra haddi aşarsa ona feci bir azap vardır. Sizin için kısasta hayat vardır. Derin düşünen akıl sahipleri… Tâ ki böylece korunursunuz.”(Bakara: 178-179)   Netice olarak Kur’ân’da “had” gerektiren suçlarla ilgili Resulullah as.ın uyguladığı 5-6 örnek verilebilir, ancak; bunlar da dînin temel esasları ve amentüsü ile ilgili değildir! Dîn’in temel esasları (iman) ile ilgili hükümlerin cezâ veya mükâfatı, manevi derece/dereke olarak ve ölüm ötesi sonsuz gelecek süreçteki karşılığı olarak bildirilir (fazîlet-uyarı-müjde)…   Temel ibadetler konusunda, mesela salât/namaz ya da zekat’la ilgili Kurân’da veya Resûlullâh as.ın uygulamasında bir had/ceza bilmiyoruz; ne varki bu mezheplerde var!!! Şu çok önemli ve düşündürücü bir örnektir

Share this content:

Bir yanıt verin