22.07.2013 – İstanbul Cerrah Mehmet Paşa Camii – H.H.’nın Terâvih öncesi sohbetlerinden notlar – (Teravih-15)
Aziz ve nurlu cemaat;
Şükürler olsun mübarek bir ayın mübarek bir gecesinde yine Kuran sofrasında, Şehr-i Ramazan akşamında teravih öncesi beraberiz.
Allah bereketimizi daim eylesin, nardan azad etsin.
Esmâ-ül Hüsnâ bağlantılı Kuran sohbetindeyiz.
Bugünkü okumamızdan Hicr ve Nahl suresindeyiz ve aynı zamanda da esma-i ilahiden bazı bölümleri okuyacağız.
Bugünkü dersimizde bilhassa Hû ismi ile ilgili bir nokta var. Zaten Esmâ-ül Hüsnâ’da Allah isminden sonra o ismi okumamıştık. Muhteşem isimlerde Allah isminden sonraki Hû ismini bir okuyalım.
“HÛ’vAllâhulleziy lâ ilâhe illâ HÛ”
Bu en can alıcı tanımlamadır. Bu tanımlamayı iyi anlarsak bu konu içindeki diğer hangi detaya girersen gir meselelden kopmazsın. Bu temele dayalı olarak tüm anlayışını bina etmen lazım. “HÛ’vAllâhulleziy lâ ilâhe illâ HÛ”.
Hû O Allah’ tır ki Lâ ilahe illâ hû’ dur. Şimdi burada bütün isimler Hu’ ya bağlı olarak ifade edildi. Bölünmez parçalanmaz hatta bu isimlerin manası ile kayıtlanmaz şekli ile “Lâ ilahe illa hû” ya geliyor. Öyle ki Hû’ dan Hû’ya ve Hû’da oluyor.
Bize o mahiyet ancak böyle dillenebilir.
O bakımdan O’na isimlerin müsemması denilmez.
Ancak o isimlerin mahiyeti, varlığı ve vücudu bizzat O’na aittir.
Allah Hû’ dan, Hû esmasından ve onu en orijin, en incelikli bir ifade ile bize sunan mübarek kitap ve açıklamadan, Hû’nun temizliğine yaraşır bir hal ile bizi bu hitaba mazhar eylesin diyelim.
Orada isimlerle ifade edilecek, müsemması bile denemeyecek bir biçimde Hû’dan bahsederken, senin dünyanın isimleri ne ifade eder? Bu dersin temizliğine yakışır mı?..
Veli, Kuddus, Selâm ve onlar gibi isimlerin müsemması bile denilemeyecek bir noktadan bahsederken senin dünyanın isimleri ve hesapları ne ifade eder?
O zaman işte en fazla bu isimlerin getirdiği halde, ulûhiyet tekilliği ve hükümleri yerine bu dünyanın isimleri ve hükümleri ile olmanın şirki ilesin demektir.
“HÛ’vAllâhulleziy lâ ilâhe illâ HÛ” en incelikli bir konudur. Unutmayın bu isimler; Resullerin Rablerinin Allah’ı isimlendirmesi vahiy yollu bir isimlendirmedir ki ister vahiy, ister bilinç yollu değinilsin Hû her “şey”in hakikatinin derûnudur.
Ekberiyet tecellisi sonucu önce haşyeti ve sonucu olarak hiçliği yaşatır ve basiretler ona ulaşamaz. Mutlak bilinmezliğe (göresel bilinmezlik değil) ve kavranılmazlığa işaret ismidir Hû.
HÛ
“HÛ’vAllâhulleziy lâ ilâhe illâ HÛ”! İster vahiy yollu gelsin, ister bilinç yollu üzerine eğililsin, algılanan her “şey”in hakikatinin derûnu… Öylesine ki; Ekberiyet tecellisi sonucu önce “haşyeti”, sonucu olarak da “hiç”liği yaşatır ve bu yüzden de O’nun hakikatine erişilemez! “Basîretler ona ulaşmaz!” Mutlak bilinmezliğe ve kavranılmazlığa işaret ismidir!
Nitekim “ALLÂH” dâhil tüm isimler “HÛ“ya bağlı geçer Kurân’da!
“HU ALLÂHu EHAD”,
“HU’ver Rahmânur Rahıym”,
“Hu’vel’Evvelu vel’Ahıru vez’Zahiru vel’Batın”,
“HU’vel Aliyyül Aziym”,
“HU’ves Semiy’ul Basıyr” ve Haşr Sûresi’nin son üç âyeti gibi! Bu arada şunu da bir diğer okunuş şekli itibarıyla fark ederiz ki, isimlerin öncesindeki “HÛ” ismi işaretiyle önce tenzih vurgulaması yapılır, sonra da söz edilen isimlerle teşbihe işaret edilir.
Bu da hiçbir zaman gözden kaçırılmaması gereken bir işarettir.
İsimlerden önce gelen Hu ile tenzih ve sonra gelen ile teşbihe işaret eder. Allahüssemi-ül Aliym ya da Semi-ül Aliym olarak geçebilir. Hû‘nun anlaşılması çok önemlidir.
Bugün Nahl suresinde geçen bir ayet var, “innema HUve ilahun vahid” geçiyor.
Nahl/51. âyette Allâh buyurdu ki: “İki ilâh edinmeyin! ‘HÛ’, sadece Ulûhiyet sahibi BİR’dir (cüzlere ayrılmayı ya da cüzlerin bütünü olmayı kabul etmeyen “TEK”illiktir)… O hâlde yalnız Ben’den korkun.”
Yusuf 109. Ayette “Senden önce, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz ricalden başkasını irsâl etmedik” deniyor.
Kendilerine vahyettiğimiz ricalden başkasını resul olarak irsal etmedik. Yani kendilerine bu vahiy verdiklerimiz erkek insanlardı.
Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
Bunu niye diyor?
Çünkü Resulullah’ın muhatabı müşrikler ve kitap ehlinden bir sürü kişi vardı ki Resûlullah’tan şüphe ediyordu.
Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
Zikir hatırlatıcıdır, hatırlatıcı kime gelir?
Hatırlatılanın bir değeri olur ama onu unutmuş.
Vahiyle hatırlatılan çok kıymetli bir şey olmalı.
Sana kendi definenden bahsediyor ve sen bunu unutmuşsun.
Dolayısıyla zikir evvela Rasûlullah’a kadarki bütün nebi ve resullerin kitaplarının ortak adı. Neticede hepsinde meydana gelmiş. Nuh, Musa, İsa as.’lar hepsi unutana unuttuğunu hatırlatmış. Dolayısı ile zikir insana insan olana gelir.
Aynı zamanda bu hatırlatıcılık yönünden Kuran da bir zikirdir ve hepsi müşterek.
Hatırlatma işinde müşterek ama her birinin hatırlatma gücü aynı değil.
Ağrı kesici ilaçlar gibi. Aspirin, parasetamol ya da daha güçlü ağrı kesiciler var. Gerekirse serum ile bile alınabilir.
Tevrat ve İnci’lin hatırlatması başka, Kuran hatırlatması başka.
Kuran’ın fesahat ve belagati daha güçlü.
“Apaçık beyyineler ve hikmetli kutsal metinler gibi, öncekilere olan gibi sana da inzal ettik” deniyor. İnsanlara açıklayasın umulur ki onlar da tefekkür etsinler diye.
Resulün zikir ile bize hatırlama görevi nasıl bir görev ise, ona muhatap olan bizlerin de hatırlatıcı ayetleri tefekkür etme, anlama sorumluluğumuz aynı derecede önemlidir.
Kuran, Tevrat, Zebur ve İncil ehline de bildirilen hakikatleri denetleme, onların kitaplarında da anlatılan hususları denetleme Kuran ehline verilmiştir. Kuran’ı okuyan Tevrat, İncil, Zebur ve suhufların ne demek istediğini, açıklandığını görür.
Yani biz İncil’in, Tevrat’ın, Âdem as ve İbrahim as.’ın suhuflarının ne demek istediğini de insanlara açıklamak zorundayız.
Açıklarız.
“İşte onlara kötülük tuzakları kuruyorlar” deniyor. Onların başına gelecek musibetleri anlatırken rabbin Rauf ve Rahiymdir diyor.
Rauf şefkat demektir ve size azap gelmesin anlamındadır.
Öyle olsa neden size resul ve nebi gelsin. Resulullah müminlere çok şefkatlidir. Öyle merhametli öyle rahim ki hemen inkârınızın cezasını vereyim diye düşünen değil. Rauf ve Rahiym olarak, ona karşı gelmenize rağmen sizin serbest olarak yaşamınıza devam etmeniz haklılığınızdan değil rabbiniz size Rauf ve Rahiym olduğu içindir.
Her şeyin ve melâikenin, semavat ve arzda hareket edenlerin, insandan cine hepsinin Allah’a secde etmekte ve Allah’ın hükümlerine boyun eğmekte olduğunu, gölgelerin dahi sağdan sola eğilip secde ettiğini düşün.
Bir insan düşün, bedeni küçüktür doğduğunda. Bedeni büyürken gölgesi de büyür. Sonra yaşlılık aşamalarında tekrar küçülür ve gölgesi de küçülür, kimse de buna karşı gelemez.
İnkâr da edemez. Yemeyi, içmeyi, uymayı reddediyorum diyen var mı?..
Melâike bunlara karşı gelmez. Hatta onlar rablerinden, fevklerindeki, varlığını meydana getiren rablerinden korkarlar. Bazen melaikenin korkusundan bahseder.
Biz ‘evliya hiçbir şeyden korkmaz’ derken başka şeyler anlatmaya başlıyoruz.
O beşeriyetle korkmaz evet ama Allah’ı dikkate alır.
Bak melaike de korkuyor. Hatta o melaike kendilerine emrolan şeyi hatasız masum olarak behemehal yapar. Ona emir edileni yaparken o emir edilenin dışında onu ayrıca yapısında başka bir istek bilgi olmadan, varlığını meydana getiren esmaya dayalı ve onun işlevini açığa çıkaracak şekilde yapar. Onu bölecek bir kademe olmadan bu meydana gelir.
Oysa bizde hafıza mekanizması var, cin faktörü var.
Unsurlar var.
Hava, ateş, su, toprak var.
Beden var.
Allah şöyle buyurdu ki sakın iki ilah edinmeyin; yanlızca Hû ilahun Vahiddir.
Bölünmez, parçalanmaz ve anlamsal isimlerden cüzlerden meydana gelmez Vahid olan Hû’ dur.
Yanlızca O var; innema yalnızca Hû var demektir ve o vahiddir.
Bu ayetin bitişinde “o halde benden korkun” deniyor.
Yani ikinci bir benlik ile kalma, ikinci bir benlik oluşturma.
İkinci bir benlik oluşturursan onun da kendine göre istekleri, arzuları olur.
Böylece o orijinal benliğin açığa çıkışını yaşayamazsın.
Bu sefer o kademenin bir varlığı oluşur demektir.
Allah Kur’an da kimi insanlara “o günden korkun” dedi.
Kimilerine de “Benden korkun” dedi.
Benden korkun sözü, o günden korkun sözünden daha fevkaladedir. Daha üstündür.
Bazı insanlar vardır ölüm ötesini düşünerek bazı hallerini frenleyebilir.
Ama bazı insanlar da vardır ki Allah’ ı bildiği için o ikinci varlığı düşünmekten korunur.
O anlayış sahiplerinden olmayı nasip eylesin.
Âmin!..