Avrupa’da demokrasi var mı? İnsanların büyük bir çoğunluğu “tabii ki var” diyecektir. Geçen günlerde 10 gün Almanya’nın birçok kentini dolaştım. İzlenimlerimi aktarayım: Her meydanda, her belediye otobüsünün camında, hatta bilet aldığınız her otomatın üzerinde savaşta Ukrayna’ya destek verilmesini vurgulayan mesajlar var. Alenen Rus karşıtı bir propaganda devlet politikası haline getirilmiş. Medya, bırakalım Rusya’yı savunmayı, sadece “ama Rusya kışkırtılmış olamaz mı” gibi bir cümle sarfeden düşünüre, yazara, gazeteciye artık yer vermiyor Rusya’yı desteklemeyen ancak başka bir görüş ifade eden gazetecilerin iş akdi feshediliyor. Eski başbakanlardan Schröder’in Rusya lideri Putin’le dost diye, Gazprom şirketinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmadı diye korumalarını çektiler. Emekli başbakanların hakkı olan korumaları, araçları, bürosunda çalışan sekreterleri, devletin başka bir yerinde ihtiyaç var diye geri çektiler. Partisi SPD, çocukluğundan bu yana sosyal demokrat olan Schröder’i partisinden atmak için disiplin kuruluna gönderiyor. Kitapevlerine uğradım, neler var diye.Ne Rusya hakkında bir kitap sergileniyor ne de ünlü Rus yazarların kitapları gözle görülecek yere konuyor. Ama Putin’i kötüleyen onlarca kitap sergileniyor. Güya demokrasi var, ama en sıradan bir farklı görüşe bile tahammül edilemiyor. Üniversitelerin,Rus üniversitelerle ilişkilerinin kesilmesi, Rus bilim adamlarının veya yazarların Rusya aleyhine açıklama yapmaya zorlanması, Rus mağaza ve lokantalarının tehdit edilmesi ise sıradan vakalardır. Almanya’da bu işin başını kim çekiyor dersiniz? Barış sloganlarıyla, hatta ilk kurulduğu yıllarda flamalarında kırık tüfek imgesi bulunurdu ya da “silah değil, saban üret” sloganıyla oy toplayan Yeşiller Partisi. Şu anda Yeşiller sadece silahlanmayı savunmuyor, Alman özel birliklerinin dünyanın her yerinde konuşlanmasını da dayatıp duruyor. Nereden nereye