“Vel Bâ’su Ba’del Mevt”, Ölüm Akabinde Yeni Bir Bedenle Yaşama Devam…

“Vel bâ’su ba’del mevt”; “mevt”in yani “ölüm” anının hemen sonrasında, “bâ’s” olacağıma inanıyorum, demektir.

Melekler bahsinde Azrâil’i anlatırken de üzerinde durduğum gibi mevt yani ölüm, tadılan bir şeydir!..

Bir başka tanımlama ile “MEVT”; “kontrolündeki yapıyı kullanamaz hâle gelmek” demektir!.. Özellikle, insanın bedeninin “kullanım dışı kalmasını” tarif sadedinde bu kelime söylenir…

Bu yüzdendir ki, ÖLÜM TADILIR!..

Tadan da İNSANIN bizâtihi kendisi olan şuuru-bilincidir!..

“Küllü nefsin zâikatül mevt” (29.Ankebût: 57)

“HER NEFS ÖLÜMÜ TADACAKTIR!”

Âyetinde olduğu gibi; her bilinç, -burada hususi mânâsıyla insan, genel anlamıyla evrende var olan tüm bilinçler kastediliyor- her bir nefs sahibi, şuur sahibi, ölümü tadacaktır, denmektedir!..

“NEFS”in anlamı “bilinç sahibi birim”dir…

Yani, içinde bulunduğu hâlden sonra, o güne kadar kullandığı bedeni ve ortamını kaybedecek; yeni ortamın gerektirdiği beden ile yaşamına devam edecektir… Her bilinç için bu böyle!

İnsan yönünden ele alırsak… Her nefs yani bilinç, bir süre sonra herhangi bir sebeple, bu yaşadığı bedeni kullanamaz hâle gelecek; bu beden kullanım dışı kalacak; bu bedenin kullanılamaz hâle gelmesinin hemen akabinde de, oluşmuş bulunan yeni bir bedenle yaşamına devam edecek!

Böylece, içinde yaşadığı bedenden ve o beden dolayısıyla bağlı olduğu her şeyden ayrılarak ölümü tatmış olacak!

Holografik yapılı dalga (wave) bedeniyle -ki biz ona din terminolojisinde RUH diyoruz-, o ruhla yaşamına devam edecek.

İşte bu “Her bilinç ölümü tadacaktır”ın neticesinde “Vel Bâ’su Ba’del mevt” inancını getiriyor.

Burada dikkatimizi çekmesi gereken bir önemli husus daha var:

“Vel Bâ’su ba’del Kıyamet” denmemesi!

Eğer “vel bâ’su ba’del kıyamet” dense, o takdirde biz şunu düşüneceğiz:

Mâdemki şimdi öleceğiz ve kıyametten sonra dirileceğiz, öyle ise ne kabirde sorgu sual var ve ne de herhangi bir kabir azabı söz konusu… Kabir âlemi diye bir yaşantı da yok!.. Kabirde iken ne cenneti ne de cehennemi göreceğiz! Şimdi uyuyup, kıyametten sonra uyanacağız!..

Ama “BÂ’S” olayının “mevt” yani, biyolojik mevcut bedenimizin kullanılmaz hâle gelmesinin hemen sonrasına alınması, olayın tüm şeklini değiştirmektedir…

İnsan, ölüm denen olayla, beş duyuyla algıladığımız madde boyutundan, cinlerin ve geçmişte yaşamış olan insanların hâli hazır yaşamlarının sürdüğü, “berzah” denen dalga (wave) boyuta geçmektedir…

“ÖLÜMle insanın 50-70 yıllık dünya yaşamı dönemi kapanıp; belki de milyarlarla sene sürecek olan “BERZAH” yaşamı dönemi açılmaktadır!

“BERZAH” yaşamı ise, ön “dünya-kabir geçiş yaşamı”ndan sonra, ya “KABİR ÂLEMİ” ya da “BERZAH YAŞAMI” şeklinde “KIYAMETE KADAR” süregider!

“Ön geçiş” evresinde, kişi bedeni kullanılmaz hâle gelmesine rağmen, sağmışcasına dış dünyayı algılar, her şeyi görüp, işitir… Bu arada cinleri de açık seçik görmeye başlar!..

Burada çok önemli bir hususa daha işaret etmeden geçmeyelim…

Normal ölümde, kişide “ölüm” gerçekleşmeden önce, yani bedenle ilişkisi kesilmeden önce, eskilerin tâbiriyle “şeytan imanını almaya gelir”!..

Nedir bu olayın içyüzü..?

“Sekerat hâli” denen, kişinin, “ölüm” öncesinde Dünya ile bağlarının zayıflayıp, berzah âlemi daha net bir biçimde algılamaya başlamasının akabinde cinleri de net bir biçimde görmeye başlar!..

İşte bu sırada ölecek olan kişi “İMAN”lı ise, şeytanî cinleri acayip bir telaş sarar!.. Ne yapıp edip bu son fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve bu kişinin “İMAN”ını elinden almalıdır!!!

Bu anda beyin, henüz normal faaliyettedir, düşünce ve idrak yerindedir… Dolayısıyla kişinin tüm algılayışları, normal olarak beyinden ruha yani dalga bedene yüklenmektedir…

“ÖLÜMle ise kayıtlar son bulacak; artık ruh yani dalga (wave) beden, beyinden yeni bir kayıt alamayacak; kendisine son yüklenen bilgilerle, idrakıyla sonsuza dek yaşayacaktır!..

İşte bu hâldeyken kişi, büyük bir ihtimal ile o an’a dek hiç görmediği cinleri bir anda karşısında bulur!..

Geçmiş aile büyükleri ya da inandığı kişiler sûretine bürünerek karşısına gelen CİNLER;

“O güne kadarki imanının boş olduğunu; tanrının var olmadığını; Hazreti Muhammed’in Allâh Rasûlü olmayıp, insanları iyiliğe sevketmek için gelmiş akıllı bir insan olduğunu telkin ederek; artık bu boş inançları bırakıp kendisini bekleyen yeni âlemin yeni değerlerine hazırlanmasını isterler!

Eğer ölüme hazırlanan kişi bu konuda sağlam bir bilgiye veya “İMAN”a sahip değilse, rahatlıkla CİNLERİN bu yalanlarına kapılır. Ve dünya yaşamındaki bu inancın boş olduğunu kabullenip, ölür!.. İşte “İMANSIZ” ölen bir kişi daha!

Çünkü beyinden ruha yüklenen bu son kayıt, artık onun sonsuza dek bakış açısını oluşturacaktır!..

Ya da o anda kişi ızdırap çekmektedir, içinde bulunduğu hastalık dolayısıyla… Cinler onun imanını terk etmesi hâlinde ızdırabına son vereceklerini; zaten imanın da geçeceği âlemde gereksiz bir şey olduğunu söylerler!.. Tıpkı, bugün “biz uzaylıyız, İslâm Dini artık hükmünü yitirmiştir” deyip, birtakım insanları kandırdıkları gibi!

İşte anlattığımız örneklerin daha binbir türlüsünü oluşturarak, son anda kişiyi “İMAN”ından etmeye çalışırlar…

Bu hususta tek çare, yaşam boyunca bu konularda bilinçli olabilmektir!

Evet, “sekerat” hâlinden sonra “ölüm” kesinleştiğinde, bu defa hem cinler hem de Dünya’da yaşayanlar seyredilmeye başlanır…

Kabire gelinceye kadar olup biten her şey, ölümü tadan tarafından seyredilir!..

İnsan, hayatının en büyük paniğini, mezara bırakılacağı anda yaşar!

Şuurlu bir varlık olarak yaşarken kabre konulacağını fark etmek; üstüne toprak atılınca orada kapalı kalacağını hissetmek kişiyi son derece panikletir!

Ve çaresiz toprağa konulur; üstüne toprak atılıp, kapak kapatılarak Dünya ile ilişkisine son verilir!

Bu arada “MÜNKER ve NEKİR” adlı iki melek gelerek ona şu üç soruyu sorar:

“RABBİN KİM?

NEBİN KİM?

KİTABIN NE?”

Dikkat ediniz!..

Kişiye kabirde ne mezhebi sorulur, ne de mezheb imamı!

Kişiye kabirde ne tarikatı sorulur, ne de tarikat şeyhi!

Kişiye kabirde ne hangi ülkede yaşadığı sorulur; ne de o ülkenin rejimi, nasıl veya kimler tarafından yönetildiği!

Melekler bu sorgulamada aldıkları cevaba göre, kişinin, yeni dünyasını algılama kapılarını açarlar…

Tıpkı, “OKUMA” olayının gerçekleşebilmesi için meleğin “SIKMASI” olayında olduğu gibi…

Böylece o kişi kabir âleminde hem cenneti, hem de cehennemi görmeye ve geleceğinin hangisi olduğunu bilmeye başlar!

Eğer hak etmişse, kabir âleminden çıkıp, serbest olarak “BERZAH-geçiş” âleminde yaşamaya ve kendisinden önce o âleme geçmiş olan Şehîd, Velî ve Nebilerle görüşmeye başlar!

Bu konuda çok daha geniş bilgiyi “HZ. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” kitabının Ölümün İçyüzü bölümünde anlatmıştık… Konunun detaylarını arzu edenler oradan okuyabilirler…

Evet, böylece elimizden geldiği kadarıyla, “ÂMENTÜ” diye bilinen “İMAN ESASLARI”na dair bilgiyi naklettik… Noksanıyla kabul ola!

Ahmed Hulusi

Share this content:

Bir yanıt verin